Sır ve İnsan

Sır, saklamaktır. Sır, saklamayı bilmektir.
Ve sır, özene bezene yapılmış, rengarenk bir yağlı boya tablosunda bulunmayan renktir.

İnsan eşref-i mahlukat (yaratılmışların en şereflisi) olarak yaratılmıştır. Buna pek de itiraz eden olmaz, darvincilerin dışında tabi.
Allah (c.c.) insana nice sırlar nasip etmiştir.Bu sırların değerini bilmek de insana düşer.Yani akleden insanlara...

Kimi insanlar bu cevherin farkında değildir; ama cevherin farkında olanlar, bu sırrı hakkıyla özümser ve onu korurlar. İnsanın yaratılışındaki güzellik; "meleklerden dahi üstün olma özelliği" insana verilen sırlardan biridir.
Bu sırrı anlayamayanlar (avare yaşayanlar) eşref-i mahlukat olmayı başaramazlar. Yaratılışlarındaki güzelliğe yüz çevirmiş olurlar.

Yüz çevirirler,

En sevgiliden.

En sevgilinin sevdiklerinden..

En sevgilinin, sevdiklerinin sevdiklerinden...

İşte birbirleri arasında söylenen sırları saklamayan kişinin durumu da, sırrı saklamasını bilmeyen kişinin dışlanmasıyla son bulabilir.
Allah (c.c.) biz insanlara bilmemiz, tefekkür etmemiz için sırlar nasip etmiş. Bu sırrı diğer insanlarla paylaşırsak bu sır, sır olmaktan çıkar.
Burada önemli olan sırrın kimlere nasıl ulaştığıdır. Art niyetli kimse sırrı söyleyen kişinin aleyhinde bazı kötü şeyler yapabilir.
Çünkü sır insanın kişiliğinden bir parçadır, koparıldı mı siz de peşinden onunla beraber gidersiniz, yani yitersiniz...
Kişiliğini yerlerde süründüren de yaratılışındaki güzelliği koruyamamış olur zaten.

Mevlana Celaleddin Rumi de, rubaisinde şöyle der:

"Aklın ustasıyla söyleşiyordum biraz,
Dedim: Evren sırrını vermekte etme naz.
Öyleyse şimdi bana kulak ver, dedi o;
Bilirsen sır, sır olur, söylersen sır olmaz."

Düşünmesini ve saklamasını bilenlere...

Yorumlar

Popüler Yayınlar