Son Pişmanlık ya da Pişmanlıklara Son

Denemekten çekinmeyenlerin teraziyi dengede tutturamamasıdır pişmanlık. Gün gelir bu pişmanlıklar zinciri, bir dağ gibi yığılır olur olmaz yerlerde kişinin önüne. Ahh demeye bile fırsat bulamaz insan. Ve ömür kısadır, pişmanlıklarla yaşayamayacak kadar hem de...

Yaşayan tüm canlılar için çok kısa bir zaman bölümüdür ömür denen şey. Kelebeğin ömrü misali ne kadar kısaysa insanın ömrü de aslında o kadar kısadır. Kısa? Neye göre kısa ya neden kısa? Bu ömrün bir mazmunudur/sırrıdır. Uzun denilebilecek ömürler bile insan için kısadır zira. 

Pişman olunan şey de insan için bir sıkıntı, bir tecrübe ve insanın kendine söyleyemediği bir sırdır. Onu pek açamayız çevremize. Yenilgiye uğrayan, yenildiğini kimse görmesin ister. Aslında haklıdır da; kim ister ki yenildiğinin bilinmesini?

Pişmanlıklar, insanın hayattaki gayelerini iyi tespit edememiş ve yolcu olduğunun farkında olmamasından kaynaklanır çoğu kez. İrade zayıflığı da buna bağlı olarak ortaya çıkar. Çok sağlam ve arkasına düşülecek hedefler de vardır ancak, hayalperestliğin içinde kaybolmayı göze alabilecek türden insanlar da var ne yazık ki. Hedeflerine ulaşmak için pişman olmayı göze alabiliyorsa kişi; onun sonuçlarına da katlanacaktır doğal olarak. Pişmanlık aklının ucundan dahi geçmiyorsa, hiç beklemediği pişmanlıklar hayatında engeller oluşturarak ve peş peşe gelecektir.

Hataların ve pişmanlıkların bir telafisi varsa eğer; ki vardır, o da yapmış olduğumuz hataların ve pişmanlıkların hemen akabinde bir daha onları tekrarlamaya ayarlamaktır kendini. Ama ömür boyu devamlı biriken pişmanlıklar bir gün gelir pişmanlıklar zinciri oluverir ve içinden çıkılmaz hâl alabilir.
Bedel ödemek zordur. Bu bedellere misal olarak şu örnek verilebilir: Dostlarına karşı soğuk davranan onları sebepsiz yere kıran ve gençliğini dostsuz geçiren geçimsiz olan bir kimse, biraz biraz yaşı ilerledikçe azap duyar. Bu azap pişmanlıktır bedeli ise yalnızlık...

Her şeyin bir bedeli var ve bundan kaçış yoksa, her saniyemizi pişman olmama adına planlamalı değil miyiz? Ne birinin kalbini kırmalıyız ne de kalbimizin kırılmasına izin vermeliyiz. Hayatın ince ince, tel tel dokunmuş kiliminde eksik bir şey varsa o eksikliği biz tamamlamalıyız. Asla ve asla eksik bırakan taraf olmamalıyız. Bir düşünür söyle der: "Hayatta huzurlu yaşamanın iki yolu vardır. Birincisi incinmemek, ikincisi ise asla incitmemektir." Bu ince çizgide ister felsefî yaşamın isterse de rutin bir yaşayışı olan insanların yapması gerekendir bunlar. Kırmamak belki elimizde olsa da ve bunu rahatlıkla başarabiliyorsak, bunun tam aksine kırılmamak/ incinmemek elimizde değildir. Biz elimizde olanı imkânlar dahilinde gerçekleştirebilirsek elimizde olmayandan ötürü de uzun bir üzgünlük yaşamayız. 

Velhasıl-ı kelam faydasız, ilmi olmayan her şeyden ve kendimiz olmamaktan kaçınmalıyız. 
Eğer kaçınmaz isek pişmanlık bir gün kapımıza dayanıp yükümüze yük katabilir. En değerli pişmanlık, daha iyisini yapabilecekken az ile kanaat etmeyi tercih etmektir.



Yasin Onat

Yorumlar

Popüler Yayınlar