Sığınmak Vakti

Sığamadığımız, bilemediğimiz ve yetemediğimiz şeylerin durmadan biriktiği bu dünyada, güvendiğimiz birine veya bir umuda sığınmak ve ona tutunmak isteriz. Bazen bir kaçış gibi ansızın olur bu, bazen de vaktini tasarlayarak. Sanki hedefine doğru çekilmiş bir yay gibi hazırlığını adım adım yerine getirerek.

Sığınmanın bir çok çeşidi var elbet. 

Mekânsal sığınma, duygusal sığınma ve ruhen sığınma. Hangisini seçtiğimizi kendimize dahi söyleyemeyiz bazen. Nasıl olsa insan arayışlarla ve yanılmalarla buluyor nihayetinde kendini. Her bir sığınma diğerine götüren bir mektubu açıyor. İnsan ferahlık ararken önce duyguya ve başka bir kişiye yöneliyor. Sonra mekana geçiyor biraz tereddüt ederek. Bir zaman sonra ne mekan ne de kişiler yeterli olmayınca aslına rücu ediyor yöneliş: başlangıçların ve her şeyin sahibine sığınmak... 

Kaçmak ta sığınmanın bir çeşidi değil midir?

Aynada kendini hiç görmemiş bir çocuk düşünelim. Önce şaşırır, yabancılar kendi aksini bir lahza. “Bu ben miyim?”, “Gördüğüm kimdir?” diyerek onu ondan daha iyi bilene sığınmak ister. İlk görünüş, ilk karşılaşma, ilk korku ve ilk acziyet. 

Şu yaşadığımız zaman diliminde, aynaya ilk kez bakan çocuk gibiyiz. Şaşkın ve bir o kadar da sığınacağı limana koşulsuzca koşmak isteyen...


Yasin Onat

27 Nisan 2021 Fatih-İstanbul

Yorumlar

Popüler Yayınlar