HAYRET İLE
Bir şey var aklın başucunda: hayret. Hayret edilen şeyler aklın şaşkınlığına, hislerin kıvılcım misali bir araya gelip yeknesak bir şekilde toplanmasına sebep olmakta.
Hayret, akılla henüz anlaşmaya varamamış
uyanışların, hissi olan ile olmayanın varlığını ayrıştırarak gün yüzüne çıkaran
nesnesiz öznenin ipuçlarında saklı. Öğrenilen şeyin insandaki mevcudiyeti ne
kadar hissi ise kalıcılığı da o kadar uzun sürüyor. Tam tersini ifade etmek
gerekirse hissi olmayan tecrübeler, öğrenilmiş bilgiler bir süre sonra inkıtaa
uğruyor.
İnsan, özneler ve nesneler arasında kendi
özelliklerini, konumunu, kendisine belirlenen alanın sınırlarını tartıp duruyor
mütemadiyen. Yine bu alan içerisinde başkalarının örnekleri ve yaşam biçimleri de
bir vitrin gibi sürekli sergilenmekte. Hassas olanın -tartıların- hassas
olmasını sağlayan şey, insanın hayret duygusunda şekillenen ve sonra nesneleşen
bir görünüm oluveriyor. Hassasiyetin bir ucunda hayret var ise diğer ucunda
muhakkak bizi huzura sevk edecek olan inanç var. Çünkü biriktirerek
yüklendiğimiz ağırlıklar ile tartıların elde edilmiş olması bizi tek başına
doğru yöne ulaştıramaz. Ne için ve nerede kullanacağımızı bilmeden temin etmek
zaman israfıdır zira. Hayret olmazsa ağırlıklar ve onu tartan tartılar anlamını
yitiriverir. Bu durumla birlikte, tartıların ille de nesnel olması veya
nesneleri ölçen bir aygıt olarak düşünülmemesi, meseleyi kavramamızda önemli
bir noktayı ihtiva ediyor. Duyguları, hisleri, düşünceleri ve insanın elle
tutamayıp gözle görmediği fakat varlığından emin olduğu donanımları ölçen yegâne
bir şey var: vicdan!
İşte bu hayret duygusu ve hemen ardından gelen
varlığı tanıma, aslını öğrenme ve daha yakından bilme isteği görünmez tartı
olan vicdanın yardımcılarıdır. Hayatlarımız nazariyelerle iç içe ve bir bütün.
Hayret etmenin bize kazandırdığı en önemli değerlerden biri de; 'baktığımız' ve
'duyduğumuz' zamanları normal şartlardan daha çok zenginleştiriyor olması.
Sahici sebeplerden nevzhur eden sonuçlarla vicdanın bahçesine açılan yeni kapılar…
Bakarken bir kimseye, bir şeye veya bir âna, gördüğümüz ve duyduğumuz şey bize
merhamet olarak geri dönüyor eğer eylemdeki niyetimiz iyilik üzere olmak ise.
Velhasıl mayamızda merhamet var.
İnsan, bilerek hata yapmak ister mi hiç? Hele ki insan hatasız nasıl yol bulabilir bu dünyada. Deneye yanıla öğrene geldiğimiz yolculuklar hep bizimleyken ve bizden bağımsız değilken… Kendini tek bir yerde, hareketsizliğin ve kayıtsızlığın içerisinde olmamak için alıp götürmek başka sebeplere. Hayret edenler hata yapsalar dahi olanı düzeltmek için en çok çaba sarf edenlerdir. Çünkü aklımız hata yapmaya müsait ve denemek için sürekli tetikte. Buna karşın hayret duygumuz vicdanın yakınında ve o da sürekli teyakkuz hâlinde.
Sözün özü: hayret edenin hayret edilecek bir hâli bulunmaz. Hayret eden kimse, yeryüzüyle de gökyüzüyle de yakın arkadaştır vesselam...
Yasin Onat
27 Ocak 2021 Fatih
Yorumlar