Oyuncak Tozları

“Burası çok fena oyuncak tozu olmuş.” dedi evin güneşi. Işık, bir yere varınca oraya tozunu bırakırmış. Her toz bir ışık parçası ve her eşya oyuncakların vazgeçilmez birer arkadaşı...

Evde herhangi bir parça diğer bir parçaya öyle bağlıydı ki, her gün bir kaç kez toplanan oyuncakların bir araya gelmesi ev ahalisini sevindirdiği gibi onların da fazlasıyla sevinmesine neden oluyordu. Oyuncaklar da ayrı gayrı olmayı sevmiyorlardı; aile olmanın ne demek olduğunu bilen insanlar gibi. Bu yüzden olsa gerek dağıldıklarında tozlarını bırakıyorlardı oldukları yere. Bir iz bırakmaktı belki bu veya anılarını kaybetmemek için bir önlem. 

Oyuncaklar, eşyanın bir nevi renklendirilmiş, boyut değiştirmiş ve karakterleşmiş hallerinden ibaretti. Oyunlar ise tozlardan oluşan ve yakalanması için sanki dünyaya salıverilmiş tatlı, sulu, ferahlatan ve en nihayetinde efsunlu bir şekilde başka bir şeye dönüşen bir sığınak olmalıydı çocuklar için...

Her oyuncağın tozu, kendine mahsus şekiller ile bırakıyordu kendini yere. Kimi rüzgârda süzülen yapraklar gibi, kimi bulutlardan hızla yeryüzüne inen yağmur taneleri gibi, kimi meyve ağaçlarından düşen olgunlaşmış meyveler gibi ve kimi de diyar diyar gezen seyyahların hayretini büyüterek yollarda aheste aheste yürümesi gibi...

Bir gün bir çocuk, bu tozları fark etti ve şaşırdı. “Demek oyuncakların başka arkadaşları da var” diye düşündü. Oyuncaklarla oynarken tek tek onları elleriyle havaya kaldırıp evirip çevirerek uzun uzun baktı, sanki bir deney yapıyormuşçasına. Tozlar her zaman görünmüyordu çünkü. İlk karşılaşmaların hissettirdiği heyecan ve merak duygusu ile  “Saklanıyorlar benden sanırım” diye düşündü. Odanın içerisine tül perdeden ince ince iplik gibi süzülen gün ışığı ellerinin üzerine geldiğinde, tozlar kırlarda usul usul kanat çırpan kelebekler gibi birden görünmeye başladılar. Heyecan içerisindeydi. “Harika!” diye ünledi ve annesine koşarak “Anne oyuncakların bizden başka arkadaşları da varmış biliyor musun?”

Başka bir evde başka bir çocuk daha fark etti tozları. Onun aklına gelen ilk şey ise; bu tozların oyuncakların görünmez koruyucuları olduğuydu. “Acaba başka çocuklar da fark etmiş midir onları?” diyerek elinin içini çenesine doğru götürdü, gözlerini hafifçe kıstı ve bir müddet öylece düşündü. Bir dakikayı bir gün gibi yaşayan ve fark etmese de anı kuşanan çocuklar, elbet başka görürdü olan biteni...

Oyuncaklar her ikisi için de artık bir bilmece gibiydi. Hemencecik bilinmesini istemedikleri, zorlu görünen ama kolay olduğu da aşikâr olan bir bilmece... Güneşin ışıkları odaya düşünce daha heyecanlı ve daha sevinçli oluyor ve yeni anılar biriktiriyorlardı, bitmez tükenmez enerjilerinin görünmez zırhlarını yepyeni renklerle süsleyebilmek için.

Oyuncak tozlarını ilk fark eden çocuk bir gün rüyasında, toprağın tüm tozları kendine doğru çağırdığını ve tozların yüksekten akan sular gibi hızla toprağa doğru koştuğunu gördü. Toprak, tüm tozları içine alıyor ve onları sımsıkı sarıyordu bir anne şefkatiyle. Uykusundan uyandı ve salondaki pencerenin önünde duran koltukta kitap okuyan annesine mahmur gözlerle sımsıkı sarıldı.

Tozları fark eden diğer çocuk da aynı gün görkemli bir rüya gördü. Havada süzülen toz taneleri el ele vermiş, sığırcık kuşlarının gökyüzünde dalgalanmaları gibi birbirinden farklı hareketler yapıyor ve büyük bir halka oluşturarak sanki üzerlerindeki ışığı bir arada tutmak istiyor gibiydiler. Oluşturdukları halkadan yere doğru uzanan ve insan eline benzeyen bu tozlar, toprağa karışan diğer toz tanelerini yanlarına almak üzere kenetlenmişlerdi. Ve...

Uykudan uyanmıştı. Oyuncaklarını aradı gözleri ve yatağından yavaşça doğruldu. Oyuncaklardan daha çok onlarla kurduğu oyunları hatırladı. Zaman sanki hiç ilerlememiş, hatırladığı anlar kendini hep yenileyip duruyordu kendi etrafında. Bir bağ vardı görünmeyen ama daima hissettiği, ellerini değdiği her eşyada...

... 

Zaman; yıllara, aylara, haftalara, günlere, saatlere, dakikalara, saniyelere, milisaniyelere bölünmüş bir şey miydi yoksa daha fazlası mı? Bir vakti, olduğundan daha fazla hissetmek ve yaşamak ne ile mümkün olabilirdi ki...

Yoksa tozlar, insanın hayallerini sakladığı kendi izleri olabilir miydi?


Yasin Onat

28 Ocak 2023 Fatih


Yorumlar

Popüler Yayınlar