Bizi Unutmayın Biz Buradayız

 “Bir ağaç dikmek için en iyi vakit 20 yıl önceydi; ikinci en iyi vakit: Şimdi!” (Afrika atasözü)


Yetim Dayanışma Günleri kapsamında dünyanın 5 kıtasında faaliyet gösteren ve iyiliklerin filizlenerek yayılması için 25 yıldır çalışan İHH İnsani Yardım Vakfı olarak Ruandalı Yetimlerimizin yanındaydık.
Başkent Kigali’deki ilk günümüzde Muganda ismini verdikleri ve her ayın son cumartesi günü gerçekleştirilen temizlik gününe denk geliyoruz. Herkes sabah gün doğduktan sonra öğle vaktine kadar dükkanlarının önlerini, yolları, bahçelerini birlikte hareket ederek temizliyorlar.  Yolculuğumuz süresince gittiğimiz yerlerde bu temizliği yakından görebiliyoruz. Bin tepeli ülke olarak anılan Ruanda verimli topraklara sahip. Ülkede genel olarak yerleşmiş bir tertip ve düzen söz konusu. 

Günün ilerleyen saatlerinde yetimlerimizin evlerini ziyaret ediyoruz ekibimizle. Ev dediğimiz sadece bir oda ve bu odaya dışarıdan uzanan toprak ve kurumuş otlardan meydana gelen küçük dar yollar.  Yetimlerimiz bizi görünce çok mutlu oluyorlar. Ekibimizle birlikte yaşadıkları bu yere girdiğimizde içerideki vaziyet bizi fazlasıyla üzüntüye sevk ediyor. Lakin çocuklarımızın yüzlerinden yansıyan ve belki sadece o an için görebildiğimiz bir ışık içerdeki karanlığa baskın geliyor.  Bir odada altı yetim, yetimlerin annesi ve büyükanne kalıyor. Onlara Türkiye’den getirdiğimiz hediyeleri veriyoruz. Okula gidebilen yetimlerimizden Enes ile eğitimi hakkında konuşuyoruz, ailesi ve ülkesi için faydalı olmak gayesinde ve bir hayali var;  bir gün dünyayı gezip zor durumda olan insanlara yardım etmek…

Yetimlerin annesi eşini 2 yıl önce kanser sebebiyle kaybetmiş. Kevser, Hacer, Yunus, Sakine, Enes, anne ve büyük anneleri ile tek odada kalıyorlar. Bazen komşuları yemek getiriyor onlara ama çoğu kez yemek yiyemediklerini söylüyorlar. Anneye okula giden çocukları hakkında neler düşündüğünü soruyoruz. O yorgun ve bitap yüzü birden renkleniyor ve mutluluğunu tarif edecek bir kelime bulamıyoruz. Yetimlerimizin Afrika’nın zor şartlar altında eğitim alıyor olmaları hem aileleri için hem de yaşadıkları ülke için büyük bir umut taşıyor. Ziyaretimiz sonrasında Enes ve Kevser’i eğitim aldıkları okula bırakıyor ve diğer bir yetim ailemizin evine gitmek üzere yolumuza devam ediyoruz.
Diğer ailenin yaşadığı yer şehrin hemen kıyısında çamur ve kerpiçten yapılmış evlerden oluşan bir köyde bulunuyor. İki yetim yaşıyor bu tek odalı evde anneleri hiv virüsü kapmış ve çok hasta. Babaları öldükten sonra yine tek odalı bu evde yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Su ve elektrikleri yok ve bir mutfakları da yok… Evin yarısını bölerek kiraya vermişler. Çoğu zaman günün tamamını yemek yemeden geçirdiklerini ve komşularının desteği ile ayakta kalmaya çalıştıklarını söylüyor anne. Türkiye’den hayırsever insanların kendilerine verdiği destek için teşekkür ediyor. “Siz olmasınız bizim halimiz nasıl olur bilmiyorum” diyerek yüzündeki hüznün biraz da olsa dağıldığını görüyoruz.
 
Yetimlerle bir arada olduğumuz vakitlerde onların meraklı gözlerini ve umut dolu bakışlarını görmek bizleri gün boyunca ayakta tutuyor. Türkiye’den gelen ekiplerin hediyelerini ve özellikle hayırseverlerin desteklerini bekleyişlerini tarif etmek pek mümkün değil. Yalnızca bunlar da değil onlarla beraber oyunlar oynamak gülüşlerine eşlik etmek ve hayatlarına şahit olmak bizlere yeni değerler kazandırıyor.
 
İzleri hala yüzlerde taşınan bir Soykırım

Yerkürenin güneyinde, dünyanın çizgilerle bölünmüş haritası üzerinde yakın bir tarihte acılarla anılan ülke Ruanda. Ekvator çizgisinin dünyayı iki kutba ayırdığı gibi Ruanda halkı da bir zamanlar sömürgeciler tarafından Hutu ve Tutsi olarak ayrılmak istenmiş. 1994 yılında yaşanan soykırımın izleri ülke genelinde halen hissediliyor. 1930 yılında yerli halk Tutsi ve Huti diye sınıflandırılarak kimlik kartı taşıma zorunluluğu getirilir. Sınıf ayrımı yapılması sonucu her iki taraf da birbirlerine düşman edilir. Bu düşmanlık artık had safhaya gelir ve insanlar kimliklerindeki ayrıma göre muamele görmek zorunda bırakılır.
Ziyaretlerimiz esnasında konuştuğumuz ve karşılaştığımız insanların kısık bir sesle konuşuyor olmaları dikkatimizden kaçmıyor ve bunun nedenini çok geçmeden öğreniyoruz. 1994 de yaşanan Hutu ve Tutsiler olarak halkın ayrıştırılması sonrası bir soykırım gerçekleşiyor. 1 milyondan fazla kişinin katledildiği ülkede insanlar 1994 den sonra ülke yönetiminin aldığı tedbirlerin de etkisiyle mülayim bir yapıya sahipler ve yaşamış oldukları bu büyük acının izlerini taşıyorlar hala. Soykırım müzesini gezerken yaşanan acıların ne kadar büyük olduğunu yakinen görmüş olduk. Katliamın 100 gün sürdüğü belirtiliyor ve dünya bu katliama sessiz kalıyor özellikle sömürü devletleri. Yaşanan bu katliamda Müslümanların yaşadığı bölgelere sığınan insanlar ise güvende kalıyor ve öldürülmekten kurtuluyorlar.



 









Aileler Hayat Bulan Projeler ile kalkınıyor

Giseyni şehrinde yaşayan 100 yetim aileye bir dişi bir erkek keçi olmak üzere ikişer adet keçi dağıttık. Bu keçiler ile ailelerin kalkınmasına yardımcı oluyoruz. Afrika şartlarında Süte ulaşmak veya satın alabilmek çok zor; aileler geçimlerini sağlama noktasında önemli bir desteğe ulaşmış oldular.  Keçilerine kavuşan yetim çocuklarımız onlarla yakından ilgilendiler ve hatta oyunlar oynadılar.
Keçi dağıtımlarımız sonrasında, anne ve babaları olmayan her ikisi de yetim büyümüş iki kardeşimizin düğün merasimlerine katılıyoruz. Bizi düğünlerinde görmek onları çok mutlu ediyor. Yeni bir ailenin temelleri kuruldu bugün geleceğe umutla bakan bir aile… Ekibimizden Rıza abi onlara Umre sözü veriyor ve istedikleri vakit kendisini arayarak tarih konusunda gerekli organizasyonu yapacağını belirtiyor. Mutluluklarına bir mutluluk daha ekleniyor ve karşılıklı dualar ile selamlaşıp ayrılıyoruz merasimden. Akşam olmadan Türkiye’den hayırseverlerin emanetleri olan Adak-Akika kurbanı hisselerini de yetim ailelere ve muhtaç kimselere dağıtıyor ve günün muhasebesini yapmak üzere iç dünyamıza geri dönüyoruz.
 
Ruanda’daki son günümüzde yetimlerimizin eğitim gördükleri okulları ziyaret ediyoruz. Ziyaret ettiğimiz bir okulda konuştuğumuz bazı çocuklar eğitim aldıkları diller olan Fransızca ve İngilizcenin haricinde Arapça öğrenmek istediklerini söylediler.  Okul ziyaretlerimizde öğrencilerin bakış ve duruşlarındaki özgüven, burada eğitimin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiş oldu bize.
Okul ziyaretleri sonrasında yetimlerimiz ile birlikte piknik organizasyonuna katılıyoruz. Ruanda’nın tepelerle dolu coğrafyasında bugün o tepelerden biri yetimlerimizi ağırlıyor.  Çeşitli bölgelerden Kigali’ye gelen yetimlerimizle, çocukluğumuzdan hatırladığımız oyunları oynuyoruz hep beraber ve onlar da bizlere yeni oyunlar öğretiyor.  Güneşli ve devasa beyaz bulutların üzerimizden gelip geçtiği, çocukların doyasıya koşturduğu bugünü hafızamıza iyice kazıyoruz.  Türkiye’den getirdiğimiz hediyeleri veriyoruz onlara, yorgunluklarımız unutuluveriyor birden. Zamanın ilerlediğini ve dönüş vaktinin yaklaştığını fark ediyoruz. Sanırım onlar da bunu fark ediyor.

Yetimlerimiz tekrar ne zaman geleceksiniz diye soruyorlar bize.  
Ve içlerinden biri “Biz buradayız bizi unutmayın!” diye ekliyor. Sizi unutmayacağız ve yine geleceğiz oluyor cevabımız. Yüzlerinde okunabilecek daha çok şey varken umutlu bakışlarını yanımıza alarak Türkiye’ye geri dönüyoruz…


Yasin Onat

Ruanda 2017 

Yorumlar

Popüler Yayınlar