Hava karardıkça çayların deminden çalma

Fatih'te dostum Erkam ile oturmuş oradan buradan öteden beriden konuşuyoruz. Çıra'dayız ve çay istiyoruz. Akşam yeni olmuş. Tepemizdeki sarı lamba masamızı bir nebze olsun aydınlatıyor fakat etraf hala karanlık. Sokak aralarının akşamleyin sessiz sakin olması beklenirken bu sokağın mekanları uğultularla dolup taşıyor yer yer.

Ve çaylar geliyor. Erkam: "Hava karardıkça çayları açma barış!" sesini duyar duymaz aklıma Necip Fazıl geliyor.

Olayın Erkamca anlatımı:

Hararetli bir gündü. Sıcak tepemizi iyice attırmış cümleler dengesini yitirmişti. Cümlenin terazisi kaydı mı Yasin'i ararım. Dengesiz cümleler süper muhabbetler doğurur çünkü. Lafın kısası Fatih'teyiz. İhtiyar adamların oturup satranç oynadığı yerde muhabbet ediyoruz. Akşam serinliği ve karanlığın çökmesiyle muhabbet seyrini ilerletiyor. Sigaraları ateşleyip uzaya çıkarken barışa sesleniyorum. Barış çaycı bu arada. Barış ağlıyoruz duyanımız yok. Çırak çayları getiriyor. Sigaralarda 3. nefesler çekilmeye başlanmış. Yüzüm düşüyor. Fonda Müslüm Gürses hangimiz sevmedik diyor. Öğleden kalma sıcak beynime çıkıyor bir narayla bağırıyorum: Barış hava karardıkça çayların rengini açma yemezler... Yasin bir kahkaha atıyor. Bunu yazacağım diyor. Yazsın da bende yazayım diye alıyorum bilgisayarı elime olay bu.

Yorumlar

Popüler Yayınlar