Eski Dünya'dan Eskimeyecek Olana


Burası eski dünya.
Vakitler ilerlemiş, toprak demlenmiş, gökyüzü eskimekte, bugünler yarın olmuş, gelenler gitmiş, gidenler de dönmemiş, baş başa kalmış hayat ile insan.
İnsan, işte bu dünyadan götürebileceği ve eskimeyecek olanı arıyor...

Hiç yeni bir dünya olarak kalmadı yeryüzü. Eskimek oldukça ve aynı kalmanın mümkün olmadığı hakikati ilahi kurallar çerçevesinde sabitken, zamanın önünde veya sonunda olunamayacağı gerçeği insanlığı evirip çevirirken,  hiçlik ve varlığın bilinmeyen zamansızlığı biz insanları mütemadiyen düşündürürken, hep sonrasını ve ötesini hayal etmiyor muyuz kendimizle baş başa kaldığımız zamanlarda? “Öncesinde ne vardı?” sorusunu ihmal ettiğimiz için olsa gerek ötelere olan merakımız buğulu bir ayna misali temizlenmeyi bekliyor. Öncesini bilemesek de sonrasına dair olan sorularımız ve hayretimiz perdeyi aralayacak iştiyakı bize verebilir. Yeni bir dünyanın mümkün olabileceği tasavvuru ile gayret edenlerin bakış açısı asıl olana ulaşmanın bir provası olarak da düşünülebilir.

Hiç açılmamış bir kapının arkasındakileri merak etmek... Çocukken yani eskimemişken henüz daha, çok merak etmez miydik "acaba arkasında ne var?" diye. Bu bizim eşya ile olan ilk irtibatımızdı belki ve sonra zamana dair kapılar açtık hiç durmaksızın... Çünkü zaman, eşyadan farklı olarak dokunmayı hayal edip de engin bir deryanın içerisinde yüzmek veya yüzmemek ikilemini yaşadığımız şeylerle doluydu. Tercihlerin seçimini, aklın terazisinden başlayarak duygu, his ve elbette inançlarımızın yol göstericiliğinde kabul ediyoruz. Zamanla değişen tercihlerimiz olsa da tercihlerin de bir gün biteceği gerçeğini unutmamanın yeri yine bu eski dünya olsa gerek.

Geçmişten geleceğe birçok şey eskidi ve dahi farklılaştı, birçok şey de artık yok şimdi ama zaman eskimiyor. Eskiyenleri kayıt eden ve yenilerin de bir gün eskiyecek olmasını kaydedecek olan zaman...

Burası eski dünya.
İnsan, gitgide ağır miraslar yükleniyor sırtına. Gitgide daha yorgun düşüyor iki tarafı memnun ve mesrur edememenin adalet terazisinde. Bir taraf haklı olmanın kibrini diğer taraf haksızlığın mahcubiyetini mi yaşıyor yoksa birinin kazanılan mükafatı diğerine eziyete mi dönüşüyor şu eski Dünya'da?..  Eskiyenlerin eskimemiş olanlarla değişimi yapılırken, asıl değişimin zihinlerimizde eskimekte olanlar arasında yapılmaması neyin daha değerli olduğunu da anlamamıza engel oluyor. Dünyanın başlangıcı ve içindeki her bir şeyin başlangıcı yeni başlangıçlara kapı aralarken, bitiş çizgisinde durup tefekkür edecek vaktimiz olmayacak; ne taşımayı seçtiysek yolda işte onunla geçeceğiz çizgiden ve seçtiklerimizin karşılığını bekleyeceğiz; toprağa ekilmiş ekinlerin hasat zamanında mahsulünü bekleyen çiftçiler gibi.

Henüz ölmemiş olanlar tarafından bakılınca; henüz olmamışları kaygı ve şüphe olmaksızın bekleyemez insan. Olmasını istediklerimiz için çaba sarf ediyorken, olmasını istemediklerimiz için de ancak önlem alabiliriz lakin imtihan oldukça her ikisi için de kesinlik bu dünya için pek mümkün değil. 

İşte burası eskittiğimiz dünya.
Yeni şeylerin yaşandığı, yeni buluşların yapıldığı, yeni fikirlerin düşünüldüğü, yeni keşiflerin yapıldığı, yeni ürünlerin sunulduğu, yeni şirketlerin kurulduğu, yeni kararların alındığı, yeni ülkelerin tanındığı, yeni kavramların konuşulduğu, yeni olayların yeni olmayan olgularla tahvil edildiği, yeni nesillerin unutulduğu, sahte yenilerin pazarlandığı, yeninin arandığı ancak hemen unutulduğu bir dünya burası… 

Her yeninin eskimekte olduğu hakikati ile, hayat ile ölümün yan yana bulunduğu bu dünyada yegâne evimiz hiç eskimeyecek olan Cennet değil midir?..  
  

Yasin Onat

Yorumlar

Popüler Yayınlar